Monoklonal Anti-CD20 Antikorları Multipl Sklerozun İlerlemesini Yavaşlatmıyor

Primer ilerleyici multipl sklerozda engelliliğin ilerlemesine kadar geçen süre, anti-CD20 antikor tedavisi alan ve almayan hastalar arasında farklılık göstermedi. Tedaviyi reçete ederken, risklerin ve faydaların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gereklidir.

Rennes Üniversitesi ve Claude Bernard Lyon Üniversitesi’nden bilim adamları, anti-CD20 tedavisi ile tedavi edilen primer ilerleyici multipl sklerozlu hastalardan oluşan engelliliğin ilerlemesini değerlendirdi. Araştırma, anti-CD20 tedavisi görenler ile herhangi bir ilaç almayanlar arasında bir sonraki engellilik düzeyine geçmek için gereken süre açısından bir fark olmadığını gösterdi. MRG’ye göre ilk alevlenmenin başlangıcına kadar geçen süre ve hastalık aktivitesi açısından da anlamlı bir fark yoktu.

Tedavi grubunda engelliliğin ilerlemesiyle ilişkili risk faktörleri erkek cinsiyet ve multipl skleroz süresiydi. Ciddi enfeksiyonların görülme sıklığı tedavi grubunda kişi-yıl başına 6,67 vaka ve tedavi edilmeyen grupta kişi-yıl başına 2,67 vakaydı.

Ortalama yaşı 56 olan primer ilerleyici multipl sklerozlu 1.184 kişiden elde edilen veriler analiz edildi. Çalışmadan önce iki yıl boyunca ilaç kullanmamışlardı. Daha sonra 295 kişiye rituksimab, 131 kişiye ocrelizumab verildi ve 728 kişiye tedavi uygulanmadı. Ortalama dört yıl boyunca takip edildiler.

Katılımcıların engellilik düzeyi EDSS kullanılarak ölçüldü; 0 puan hiçbir semptomun olmadığını ve 10 puan multipl skleroz nedeniyle ölümü belirtir. Araştırmanın başlangıcında tüm katılımcıların puanı 6,5 veya daha düşüktü. Araştırmacılar daha sonra insanların onaylanmış ilk engellilik ilerlemesine ulaşmalarının ne kadar sürdüğünü ölçtüler. Başlangıçta puanı 5,5’in altında olanlar için engellilik ilerlemesi bir puanlık artış olarak kabul edildi. Puanlarının 5,5 veya daha fazla olması durumunda  0,5 puanlık artış engellilik ilerlemesi olarak kabul edildi.

Bilim adamları, engelliliğin ilerlemesine kadar geçen sürenin, multipl skleroz tedavisi alan ve almayan hastalar arasında farklılık göstermediği sonucuna vardı. Bu, tedaviyi reçete ederken risklerin ve faydaların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesinin gerekli olduğunu göstermektedir.